Haravgi gazetesinde yer alan, Kıbrıslı Gazeteciler Birliği Başkanı Yorgos Frangu’nun kaleme almış olduğu bir yazıyı sizlere aktararak basın özetlerimizi noktalandıracağız.
“Onlar bütün Kıbrıs’ın Gazetecileri” başlığını taşıyor.
Bu günlerde ve somut olarak da 24 Nisan'da gazeteci Ayhan Hikmet ve Ahmet Muzaffer Gürkan'ın Rauf Denktaş'ın emriyle TMT tarafından öldürülmesinin üzerinden tam altmış yıl geçmiş olacak. İki gazeteciye karşı düzenlenen suikast, Kıbrıs Cumhuriyeti tarihinde görülmüş en aşırı, en iğrenç, en baskıcı ve en korkunç/ ifade ve basın özgürlüğünü yok etme çabasıdır.
Hikmet ve Gürkan, bahtsız vatanımızın/ vizyon sahibi gazetecileri, mücadeleci gazetecileri; sıradan insanların savunucularıydı. Gazeteleri "Cumhuriyet", birleşik ve bölünmez, bağımsız, demokratik ve müreffeh bir Kıbrıs mücadelesinin kalesiydi.
Hikmet ve Gürkan'ın ateşli ve ilham kaynağı yazıları maalesef bugünümüzle trajik bir şekilde alakalı. Bütün çocuklarına anne olacak bir Kıbrıs'a ilişkin vizyonları bugün de hala yaşamaya ama gerçekleşmemiş olarak kalmaya devam ediyor. Sözleri bilgece ve acı; altmış yıl sonra bugün bile, çok acı bir şekilde haklılığın korumaya devam ediyor. Kıbrıs’ın Bağımsızlığı için canını feda eden bu iki insan, henüz çok erkenden, tüm Kıbrıslıların ilerlemesinin ve refahının sadece ve sadece o dönemde yeni kurulan Kıbrıs devletinin hayatta kalması ve sağlamlaştırılması yoluyla sağlanabileceğini derinden kavrama ve anlama öngörüsüne sahipti.
Ve bunun kanıtı olarak "Cumhuriyet" gazetesinden birkaç örnek alıntı sunmak istiyorum:
a) "Bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti'nin iki millet vatandaşlarına hak ettikleri refah ve mutluluğu getirmesini ve aynı zamanda Ortadoğu'da kalıcı barış ve huzurun bir unsuru olmasını canı gönülden diliyoruz" (6 Eylül 1960)
b) "Bağımsızlık iki toplumun kaderinin ortak olduğu gerçeğinin bilincini sağlamlaştırabilir ve ancak bu şekilde süreğenlik ve kök edinebilir" (13 Eylül 1960),
c) "Hayat Akdeniz'in incisi, güzel Kıbrıs'ın geleceğinin, adanın iki ana toplumu olan Rumlar ve Türklerin karşılıklı anlayış ve saygı temelinde samimi işbirliğine bağlı olduğunu pratikte kanıtlamaktadır. Aynı topraklarda yaşayan, aynı havayı soluyan, aynı toprağı işleyerek geçimini sağlayan Kıbrıslılar, Türkler ve Rumlar için başka çıkış yolu yoktur” (6 Şubat 1961),
d) “Gelecek bize aittir ve bize ait olmalıdır. Gelecek Kıbrıs'ı halkıyla birlikte kucaklamak isteyenlerin, ilerlemesini isteyenlerin olacaktır. Siyasi kavramlar bir yaz yağmuru kadar kısa ömürlüdür. Kalıcı ve değişmez olan, ekmek, özgürlük, çocuklarımıza, benim çocuğuma, senin çocuğuna, tüm çocuklara barış getirme arzusudur. Bağımsızlığımızın değerini anlayalım” (3 Nisan 1961).
Yukarıdaki alıntıların tümü, Heterotopia yayınları tarafından Mayıs 2015'te yayınlanan "Demokrasi ve Cumhuriyet Gazetecileri" kitabından.
Kesin olan şu ki Ayhan Hikmet ve Ahmet Muzaffer Gürkan bugün aramızda olsalardı eğer, adadaki barış aktivistlerinin ön saflarında yerlerini almış olurlardı. Hikmet ve Gürkan, yurdumuzun yeniden birleşmesi mücadelesinin öncüleri arasında yer alacaktı. Hikmet ve Gürkan hayatta olsalardı, bugün, sadece vizyon sahibi ve mücadeleci gazeteciler olmayacaktı. Federalist gazeteciler, tüm çocuklarına ev sahipliği yapan tüm Federal Kıbrıs'ın ateşli ve ilham sahibi takipçileri olacaklardı. Hikmet ve Gürkan, toplumlarının ulusal vizyonunu aşmış ve iki toplumluluğu önlerine en yüksek vizyon olarak koymuşlardı. Portreleri, Eğlence’deki Kıbrıs Gazeteciler Birliği'ni ve Küçük Kaymaklı'daki Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği’ni hakkıyla süslemektedir.
Biliyorum ki bugün de Kıbrıs gazeteciler dünyasında, Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk gazeteciler arasında, Hikmet ve Gürkan'ın parlak ve tutarlı örneğinden ilham alan meslektaşlarımız vardır. Ve böyle gazeteciler var oldukça Hikmet ve Gürkan'ın anısı yaşamaya devam edecek ve tüm Kıbrıs umutlarını yaşatabilecek ve yeşertebilecektir.
Son Güncelleme: 19 Nisan 2022 - 13:13
https://tr.news.rik.cy/tr/article/2022/4/19/makale-190422/