18 Nisan tarihli Pazar günkü Alithia gazetesinden Avukat Andreas Papaharalambus imzalı ve “Kıbrıs sorunu felç” başlıklı makale:
Siyasi liderlerimiz çok yakında Cenevre'de gerçekleşecek olan gayri resmi beşli konferansa yönlendiriliyor. Bu, politikacılarımızın eline ülkenin acılı insanlarına ne kadar zeki olduklarını göstermeleri için bolca malzeme verdi.
Her zaman şunu savunmuşumdur ki, bu ülkede her zaman siyasetçi değil düzenbazlarlar, koltuk severler, artistler, yalancılar ve sahtekarlar yetişmiştir. Ülke önce politikacıları, sözde liderleri tarafından, sonra Türkiye tarafından hırpalandı, talan edildi.
1959'da Zürih-Londra anlaşmaları imzalandı. O dönem Kıbrıs Kilisesi'nin öncülüğünde, bu halk Kıbrıs’ın Yunanistan ile birleşmesi için harekete geçirildi, bana sorarsanız tamamıyla gereksiz ve son derece yanlış bir şey.
Bu doktrinin arkasında kralcı ve antikomünist Makarios vardı. O zamanki "liderimiz" in son derece yanlış manipülasyonları bizi 1964'te Kıbrıs'ın ilk bölünmesine götürdü. O dönemin politikası ve politikacıları oklarını Kıbrıslı Türklere ve Türkiye'ye çevirdi.
Türkiye'nin tavizsizliğine vurgu yapan slogan ve sözler üretilmeye başlandı. Dünyanın büyükleri bizi sorunu çözmeye çağırıyordu. Tanrılaştırılmış Makarios kulak asmadı. 1972'de sorunu çözmek için bize en iyi fırsat verildi, ancak kendi kendini sürgün ilan eden Makarios başta olmak üzere liderler bu çözümün bize az geldiğine karar verdi.
İoannidis ve Makarios adlı iki dogmacının kavga etmesi nedeniyle 1974'teki hain darbe işgale sebep olduktan sonra, Türkiye bugüne kadar toprağın yüzde kırkını işgali altında tutmaya devam ediyor. Halkını terk eden Makarios'un yurt dışından dönmesiyle ise çözüm aramak yerine uzun soluklu bir mücadele başlattık. Baktık ki olmuyor, halkı "hainlerle vatanseverler" olarak ikiye bölen ağır bir siyasi ortamda görüşmelere başladık.
Spyros Kyprianou'nun başkanlığı sırasında Anglo-Amerikan-Kanada çözüm planı ile karşı karşıya kaldık. 1978'de sadece kabulünün ilanı kalırken, bunun tersi oldu. Plan Kıbrıslı Rumlardan dolayı reddedildi. Çünkü bizdeki açıkgözler, vatanperverler, beyinsizler ve o dönem Sovyetler Birliği'nin buradaki şubesi olan AKEL reddetmeye karar vermişti.
Anglo-Amerikan-Kanada planıyla öncelikle Mağusa'yı geri alacak ve çözüm olsun olmasın, yerinden edilmiş otuz bin kişi hemen topraklarına geri dönecekti.
Vasiliu başkanlığı döneminde Gali Fikirler Demeti ortaya çıktı. 1992'de BM Genel Sekreteri Butros Butros-Gali’nin fikriydi. Fikir Demeti Kıbrıslı Rumlar tarafından kabul edilmedi Rauf Denktaş ise olumlu buluyordu. O dönem DİSİ Başkanı olan Glafkos Kliridis'in bu konudaki sorumluluğu büyüktü. Gali Fikirler Demeti'nde federasyondan, iki toplumun siyasi eşitliğinden, Kıbrıslı Rumlara toprak iadesinden, önemli sayıda yerinden edilmiş kişinin geri dönmesinden, Kıbrıslı yurttaşların sahip olacağı tek vatandaşlıktan ve dolaşım, yerleşim ve mülkiyet sınırlarının belirlenmesinden söz ediliyordu.
Ortaya çıkan bir sonraki proje, 2004 Annan Planı oldu. Annan Planı sadece, Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olduğu dönemde planın oluşturulmasına büyük ölçüde katkı yapmış olan Glafkos Kliridis henüz hayatta iken DİSİ tarafından desteklendi. 2004 yılında başta Tassos Papadopulos olmak üzere milliyetçi unsur ve zihniyetler hüküm sürüyordu ve EVET demeye eğilim gösteren insanları hedef alan faşist veriler egemen oldu. AKEL bugüne kadar referandumda neden HAYIR demeye karar verdiğini bize açıklamış değil. Şaka yollu bir şekilde EVET'i “çimentolamak” için HAYIR diyoruz gibisinden bir şeyler geveledi. Yanlışlıkla çimentonun dozunu fazla kaçırmış olmalılar ki beton bugüne kadar duruyor. Her konuda pek konuşkan olan AKEL Annan Planı konusunda belli ki dilini yuttu.
Nikos Anastasiadis'in ilk görev döneminde Kran Montana'da ümit verici görüşmeler başladı. Kıbrıs Rum tarafının ve Yunanistan Dışişleri Bakanı'nın yanlışları nedeniyle yarıda kesilen görüşmelere, bugüne kadar geri dönülmedi.
Ben şahsen Kran Montana’nın son fırsatımız olduğuna inanıyorum. Koşullar bize çözüme inanma hakkı veriyordu. Mustafa Akıncı'nın varlığı, Avrupa Birliği ve uluslararası topluluğun pozitifliği bizi haklı olarak çözüme inandırdı.
Ama gel gör ki Kıbrıs'ta seçim zamanı yaklaşıyordu ve başkanlık koltuğuna yeni lider aranıyordu. Ve gel gör ki Kıbrıslı politikacılar hâlâ aynı aklı kullanıyor. Ve ne yazık ki bu fırsat da kaçırılmış oldu.
Çözümsüzlüğün sorumlusu Türkiye’dir diyoruz. Hangi dönem için? 1955-1959 için mi, 1963-1964 için mi, 1972 için mi, 1974 için mi, 1978 için mi, 1992 için mi, 2004 için mi yoksa 2017 için mi?
Şimdi elimizde ne kaldı? Entegrasyon mu yoksa iki devlet mi? Sayın Anastasiadis ve size refakat edecek olanlar, bunlardan hangisini seçeceksiniz?
Beyler, vatanımız sadece Limasol, Baf ve Larnaka değil. Hepinizin beceriksizliği Kıbrıs sorununu felç etti, onu felçli ve eksik yaptı. Hepiniz eksiksiniz. Kendinize acımıyorsanız, hiç olmazsa halka acıyın.
Son Güncelleme: 22 Nisan 2021 - 13:41
https://tr.news.rik.cy/tr/article/2021/4/22/makale-220421/